Güme Dağı’nın eteklerindeki yedi tepeye kurulmuş kentin adıdır Tire. Lidya dönemine kadar uzanan bir geçmişe sahip olan kentin o günlerdeki adı “kale” anlamına gelen Tyrha’dır. Konumu itibarıyla Efes’le Sardes’ın tam ortasında yer alan Tyrha’nın Lidya için önemi büyüktür. Zira Efes-Tire-Bozdağ-Sardes güzergâhı dönemin en önemli ticaret yoludur. Kentte Türk egemenliği 13. yüzyılda Aydınoğulları ile başlar. Tire 1426 yılından itibaren Osmanlı toprakları dahilindedir. Bu dönemde eski ticaret yolu Efes-Tire-İzmir-Manisa hattına kaymıştır.
Günümüzde sınırlı sayıda ziyaretçisi olan Tire, tarih boyunca Şeyh Bedreddin, Kanunî gibi önemli konukları ağırlamıştır. Büyük İskender döneminde Filistin’den getirilen Yahudiler, II. Murat döne-minde Bektaşiler Tire’de yerleştirilmiştir. Mübadele yıllarında da Girit’ten gelenleri kucaklar Tire.
Asırlar boyu süren göçler ve bunun paralelinde gelişen ticaret şehrin kalkınmasını sağlar. Günümüzde geleneksel yöntemlerle üretime devam eden nalıncılar, urgancılar, semerciler, kalaycılar, saraçlar yüzyıllara yayılan bu kalkınmanın canlı tanıklarıdır. Tire’nin el sanatları yanında mimarisi de yüzlerce yıllık kültürel harmanlanmanın izlerini taşır. Kentteki özgün mimarî eseri evler ve 15. ilâ 18. yüzyıl arasında inça edilmiş 41 cami tarih tutkunları için küçük birer mücevherdir. Her birinin minaresi farklı bezenmiş Tire camileri şehrin siluetini oluşturur.

Tire’den bahsederken mutfağından söz etmemek haksızlık olur. Tire köftesi ve mevsimine göre çeşitli otlardan yapılan zeytinyağlılar zengin yöre mutfağının gözde yemekleridir. Tuzsuz lor peyniri ve karadut reçelinden yapılan “karadutlu lor tatlısı” ise Tire mutfağının diğer sürprizlerinden sadece biri.
Tire’de Salı günleri Ege’nin en renkli pazarı kuruluyor. Kentin tüm sokaklarına yayılıyor bu pazar. Ve şehirdeki hoparlörlerden okunan bereket duasıyla başlıyor alışverişler. Tire pazarı o kadar ünlü ki,Salı günleri Tire sokaklarında İzmir’den alışveriş yapmak için gelenlerle karşılaşıyor, Selçuk ve Kuşadası gibi civar ilçelerden gelen turist kafilelerine rastlıyorsunuz. Alışveriş yorgunluğunu atmak için en ideal mekânlar, heybetli çınarlarla gölgelenen mahalle kahvehaneleri. Üstelik bu mekânlarda bir kahve içimine sığdıracağınız sohbetler esnasında kentlerinin köklü geçmişiyle mağrur yerli halktan neler öğreniyorsunuz neler...15. yüzyıldan 18. yüzyıla kadar tam üç asır boyunca Tire’nin Osmanlı Darphanesi olduğunu biliyor muydunuz?...Ya İstanbul kuşatmasında Fatih’in gemilerini karadan denize indirmek için kullandığı urganların Tire’den getirtildiğini?...Tire’nin ülkemizin önemli kestane üretim merkezlerinden birisi olduğunu...Tire’de üretilen karadutun dünyada aranılan başlıca lezzetler arasında yer aldığını...
Günümüzde ana ulaşım eksenleri dışında kaldığı için göz ardı edilen Tire, zengin tarihi, yeşil doğası, zanaatkârları, özgün sivil ve dinî mimari eserleri, Salı pazarları, köftesi, karadut tatlısıyla sizleri bekliyor.
Ahmet KOÇAK, Profesyonel Rehber