İonya’nın en eski ve en önemli yerleşimlerinden olan Milet dört limanı bulunan bir kıyı kentiydi. Büyük Menderes nehrinin taşıdığı alüvyonlarla zamanla denizden uzaklaşan antik kentin kalıntıları günümüzde ovada yer almaktadır. Tarihte, Milet’in batı kıyısından uzaklarda önemli bir ada olan Lade, bugün karanın ortasında tiyatrodan 6 km. uzakta bir tepedir. Pers ordusu, İon deniz filosunu bu ada yakınlarında ateşe vererek tümüyle yakmıştı.
Milet, Hitit arşivlerinde “Millawanda” ismiyle karşımıza çıkmaktadır. M.Ö. II. binin ortalarında Milet’te önemli bir Miken kolonisi yerleşmişti. Ören yerinde Almanlar tarafından yapılan kazılarda Miken dönemine ait duvar ve ev kalıntılarıyla büyük miktarda pişmiş topraktan kaplara rastlandı. Buraya yerleşmiş olanlar çoğunlukla Karya’dan gelmişlerdi. Homeros, ünlü eseri İlyada’sında Miletli prenslerin Truvalılar yanında çarpıştıklarını nakletmektedir. Bir efsaneye göre Milet, Atina Kralı Kodros’un oğlu Neleus tarafından kurulmuştur.

Aynı efsanenin devamından, Yunanlılar’ın yerli erkekleri öldürerek dul kalan kadınlarını eş tuttuklarını öğrenmekteyiz. Yunanlılar’ın buraya M.Ö. 11. ya da 10. yüzyılda yerleşmiş olmaları muhtemeldir. Milet, M.Ö. 7. ve 6. yüzyıllarda mamur bir dönem yaşadı. M.Ö. 650’ den itibaren Akdeniz ve Karadeniz’deki kolonileri sayesinde çok zenginleşti. Antik dönem tarihçilerine göre Miletliler, başlıcaları Marmara Denizi’nin güney kıyısındaki Erdek, Karadeniz kıyılarındaki Sinop, Samsun ve Olbia, Mısır’daki Naukratis olmak üzere sayıları 90 civarında koloni kurdular. M.Ö.7. yüzyılın sonunda 6. yüzyılın başında yaşamış olan ünlü tiran Thrasybule, Lidya kralları Sadyattes ve Alyattes’in saldırılarını başarıyla püskürttü. Özellikle pozitif bilimlerde Batı kültürünün kabullenilmesi yolunda ilk adımlar Milet’te atıldı. Felsefe tarihinin ünlü isimleri Thales, Anaximandros ve Anaximenes, ünlü tarihçi ve coğrafyacı Hekataios, Ayasofya’nın iki mimarından biri olan İsidoros ve ünlü şehir plancısı Hippodamos Milet’te yetiştiler.

M.Ö. 28 Mayıs 585’te gerçekleşen güneş tutulmasını önceden hesaplayan, geometri, astronomi ve yunan felsefesinin babası Thales, varoluşu “tanrıların kaprislerinden bağımsız” fizik kurallarıyla açıklamaya çalışan Anaximandros olmasaydı pozitif bilimler bugün acaba nerelerde olurdu? M.Ö. 5. yüzyılın sonlarına doğru “Milet alfabesi” Atina tarafından Yunan yazısının resmî alfabesi ilân edildi. M.Ö. 546’da Milet ve Lidyalılar’ın başkenti olan Sardis, Persler tarafından işgal edildi. Milet, İon kentlerinin Persler’e karşı başkaldırı sembolü olan ve M.Ö. 494’te cereyan eden Lade Savaşı’na 80 gemi gönderdi. Savaşın kazanan tarafı olan Persler, diğer İon şehirleri gibi Milet’i de yakıp yıktılar; kent sakinlerinden bir kısmını Fırat nehri ağzındaki Ampe şehrine gönderdiler. Bu olaydan sonra Milet, İon kentleri arasındaki üstün konumunu yitirdi ve ihtişamlı günlerine bir daha hiç dönemedi. Klasik dönemde önemini kaybeden şehir, Helenistik dönemde İonya’nın en önemli sanat ve ticaret merkezlerinden biri oldu. Roma döneminde “bağımsız kent” statüsündeki Milet, Batı Anadolu’yu bütünüyle kapsayan Asya eyaletinin başlıca şehirlerinden biri olmayı başardı.
Milet’te ilk kazılar, 1899’da Theodor Wiegand önderliğinde yapıldı. 1938’de Carl Weikert önderliğinde başlayan kazılar, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra da devam etti. Daha sonra G. Kleiner tarafından yürütülen çalışmaları İstanbul Alman Arkeoloji Enstitüsü Müdürü Profesör Müller-Wiener’in yönettiği araştırmalar izledi.
Agora, Stadyum, Faustina Hamamı,15.000 seyirci kapasiteli Tiyatro, İlyas Bey Camii, Milet’te görülecek en önemli eserler arasındadır.