İzmir- Bodrum yolu üzerinde, Söke’yi geçtikten sonra Güllübahçe Köyü yanıbaşında yer alan Priene, dik açılarla kesişen düzenli cadde ve sokaklarıyla Hippodamos ızgara planının en iyi gözlemlendiği bir İyonya kentidir. Ören yerine Söke’den 15 km.lik asfalt bir yolla ulaşılmaktadır. Bugün ören yerinden bakıldığında görülen ve genelde çeltik ekimi yapılan geniş ova bir zamanlar denizdi ve burada Priene’nin iki limanı vardı.
Arkeolojik bulgular Priene’nin Karyalılar tarafından kurulduğunu ortaya koymaktadır. Kazılarda bulunan yapılardan en eskileri M.Ö. 6. yüzyıla tarihlenmektedir. Panionion, kentin en eski mabedidir. Bazı kaynaklara göre, kente ilk İon göçleri 11. yüzyılda başlamıştır. Diğer bir grup yazılı belgede ise şehrin kurucusu olarak Atinalı Aepythus ve Tebaili Philobas isimlerine rastlamaktayız. Priene, İonya Konfederasyonu’nun en aktif kentlerindendi. Tanrı Poseidon adına düzenlenen şenlikler şehrin kalkınmasında önemli rol oynamaktaydı. Antik Çağ’ın ünlü düşünürlerinden olan Bias, M.Ö. 6. yüzyılda Priene’de yaşadı. Kentte bu dönemden elektron sikkeler bulunmuştur. M.Ö. 7. yüzyılda bir dönem Lidya egemenliği altında kalan Priene, daha sonra Pers istilâsına maruz kalmıştır. Priene, M.Ö. 494’te İon kentlerinin Pers işgaline karşı başlattıkları Lade Savaşı’na 12 savaş gemisiyle katılmıştır. Bu savaşta Pers ordusunun, 353 kadırgadan oluşan İonya gücüne karşılık 600 gemisi olduğunu antik kaynaklardan öğrenmekteyiz. Savaşta Darius’un galip gelmesi neticesinde Priene tümüyle tahrip edildi.
M.Ö. 350 de bugün kalıntılarını gördüğümüz şehir Samsun (Mykale) Dağı eteklerinde Atina’nın yardımlarıyla kuruldu. O dönemde Priene, denize bugünkünden çok daha yakındı ve Naulochos isimli bir limana sahipti. Pers istilâsında tahrip olan Atena Mabedi, M.Ö. 4. yüzyılda Büyük İskender tarafından yeniden inşa ettirildi. Priene hiçbir zaman politik alanda önemli bir role sahip olamadı. Önce Atina’nın etkisi ve hakimiyeti altında kaldı; daha sonra Bergama Krallığı’nın egemen olduğu coğrafyada yer aldı. M.Ö. 2. yüzyılın ortasından itibaren Roma İmparatorluğu hakimiyetine girdi. Küçük Asya’nın bir çok şehri gibi Priene de M.Ö. 88-84 arasında Pontus Kralı Mithridates tarafından işgal edildi.Bütün bu çalkantılara rağmen, kazılarda bulunan ve M.Ö. 4 yüzyıl ve helenistik döneme tarihlenen sanat eserleri ekonomik değerleri açısından olduğu kadar ifade ettikleri önem açısından da yunan sanatının şaheserleri arasında yer almaktadırlar.
Menderes nehrinin taşıdığı alüvyonlar, Priene’nin zaman içinde öneminin giderek azalmasına neden oldu. Roma dönemi sonunda kent tümüyle önemsiz bir hale gelmişti.
Antik dönemin ünlü heykeltraşlarından Archelaos ta Priene’de doğdu; tahsilini Bergama heykeltraşlık okulunda tamamladıktan sonra M.Ö. 3. yüzyılda kentinin imar çalışmalarına katıldı.
Priene, önemli bir dinî merkez hüviyetine kavuştuğu Bizans döneminde son parlak dönemini yaşadı. Türkler şehre geldiklerinde Priene önemsiz bir köy görünümündeydi.
Priene’de, 1895 te Carl Humann tarafından başlatılan ilk arkeolojik kazılar, 1898 de Theodor Wiegand tarafından tamamlanmıştır.
5000 seyirci kapasiteli Helenistik dönem tiyatrosu, 6. yüzyıla ait Bizans Kilisesi, Bodrum’daki Mozolyum’un da mimarı Pytheos’un eseri olan Atena Mabedi, M.Ö. 3. yüzyılda inşa edilen Agorası, 640 kişi kapasiteli Meclis Binası (bouleuterion), Demeter Tapınağı, içlerinde bir tanesinin Büyük İskender’e ithaf edildiği ev kalıntılarıyla zengin bir arkeolojik hazine konumundaki çamlarla kaplı kentin alt kısmındaki okulun (gymnasium) duvarlarında öğrencilerin isimlerine rastlamaktayız. Görülüyor ki "grafitti"yeni bir sanat dalı değil !
Ahmet KOÇAK, Profesyonel Rehber